Pazartesi, salı, cumartesi, pazar. Pazartesi,
salı, cumartesi, pazar. Pazartesi, salı, pazar. Pazartesi, pazar... Sanırım bir
yerlerde bir yanlışlık var.
Hatırlıyorum, yaş 7, pencerenin kenarında oturmuş
etrafı seyrediyorum. Sokaktan geçen arabalara bakıp birazdan geçecek olan benim
olsun diyorum. Ve bekliyorum, büyümeyi. Büyüyüp adam olmayı, az önce sokaktan
geçen topuklu ayakkabılı kadın gibi biri olmayı. Bekliyorum, zaman ne kadar da
yavaş. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum...
Şimdi hayatımın 26'ıncı durağındayım. 27'inci
durak ise çok yakında! Evet bir işim var, evet topuklu ayakkabı giyiyorum.
Hatta evlendim. Korkmayın henüz çoluk çocuğa karışmadım. Ama ne zaman geçti, ne
zaman olup bitti bunca şey? Hani bekle bekle gelmez gibi geliyordu o 7
yaşındaki kız çocuğuna?
Cahit Sıktı Tarancı da "Yaş 35 yolun yarısı
eder" diye fısıldamaz mı kulağıma! Baya da yaklaşmış bu yolun yarısı, ne
yapsak acaba?
Görmüş, geçirmiş yaşlı teyze ve amcalar gibi
olacak biliyorum ama söylemem lazım. Bu hayat boş kardeşim! Gözünü açtın buradasın,
kapadın yoksun! Hayatını yaşa diyorlar bu yaşa kadar yaşadık, yetti mi? Yok!
Bir yarım daha olsa yeter mi? Yine yok! Peki ben erken yaşta yaşlılık
depresyonuna mı girdim? Ona da yok.
Uzun lafın kısası çizgi film kahramanları gibi
kafamda bir ampul yandı ve aydınlandım. Hayatın ne kadar boş olduğunu gördüm o
aydınlıkta. Başarmak için uğraş da ömrünü, sağlığını harcama dedim. Ne de olsa
bunların hepsi bir gün geride kalacak.
Görmek nasip olursa 27 ve sonraki duraklarda
bakalım bir değişme olacak mı halet-i ruhiyemde. Hayatı güzel ve yaşanılmaya
değer kılan tüm dostlarıma sevgilerle…
küçük not: Yazının başlığı evet evet Sertab Erener'in şarkısından. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder